kanalizasyon

''bu sayfa tuvalet görevi görüyor yalnızca dışkının klozette başlayıp özgürlüğüne kavuşmasıyla biten yolculuğu''

27 Aralık 2010 Pazartesi

31.13.3113 tarihli dersten

bilmemne operası üzerine

calınması gereken enstrümanlar
  • si diyez flüt
  • fa bekar zurna
  • re olmak isteyen do cift diyez davul
  • gıdıklayan tavuk-anıran eşek-tıslayan yılan
solistler-koro-cast
  • iki tenor ve bir soprano okeye dördüncü ve 3 yancı - bir hancı iki yolcu - iki leş 6 kaypak sesi - 0.5 ikinci cumhuriyetci(gerekirse temin edilebilir)- 18.6 şakşakçı
oyunlar 3 bucuk perdeli hafif göt hoplatmalı dudak uclatmalı.

hoca notu:
''kurallı ve yarım akıllı armoni dizilimi,ses yüksekliği hepsi belli aksini söyleyen karsıma cık-ma-sın''

yemeye devam

bir hışımla tırmandı merdivenleri. ne kadar heyecanlıydı sonunda karşılaşacaktı onunla. yıllarca biriktirdiği o kini tükürecekti suratına. kapının önüne geldi. soluklandı. düşünmüyordu bir sonraki adımı. dalıverdi odaya aman allahım o bagırma da neyin nesiydi. kimseler yoktu ortada. şaşkına döndü ve daha da kızdı bu duruma. salakça küfürler savurdu. klasik laflar zartlar işte. ama ne ses ne de bi kıpırtı. kimse yoktu. ama kin-nefret-heyecan ve korku. yavaş adımlarla odada döndü durdu. salakcaydı hertürlü durumaacıktı. salaktı. hırsı onu salaklaştırmıştı. yine bagırdı. ses yok! kapandı kapı. birden döndü arkasını. kimse yoktu. balkon kapısından giren rüzgar kapamıştı kapıyı arkasından suratına. korkuyordu. ama korkmuyordu sonunu düşünmediği oyunda kazanacagından emindi. gülümsedi. kapana sıkışmış insan evladını orada bulacagından emindi. hareketlendi balkona dogru ama temkinliydi de. öyle olmalıydı. sonucta karsısında ki herif de kendi kadar güçlüydü. o böyle düşünüyordu. kendi kadar güçlü. o onun kadar değil herif bunun kadar güçlü olabilirdi. seviyordu gerzek kendisini. zaten ikinci adımda balkona varmıştı. perdeyi araladı. ama balkon diye birsey yoktu. kent ayaklarının altındaydı. o kadar katı nasıl oldu da bu kadar hızlı cıkabilmişti. sastı. ama güclü bedeni vardı. alkol yok sigara yok. ve kin vardı yeminleri vardı. ama kimseler de yoktu ortada. kapıya yöneldi cıktı gitti. daha da kinlendi. cünkü yine kaybetmişti. o salak telefon ona oynanan salak bir oyundu ve o bunu yine yemişti.

17 Aralık 2010 Cuma

14 Aralık 2010 Salı

e. ye son not!

kıyafetlerimin arasında bulduğum not! ara sıra odamı toplamanın değeri tıpkı onun o fotografını gördüğümde haftalar sonra nasıl bir gülümse katmışsa yüzüme bu not da aynı şekilde kederlendirmişti! 22.aralık 2010'da yazılmış bu notu nasıl olurda ben 8 gün önce bulmuştum. el yazısı yabancı değil hatta benimkiyle aynıydı! fakat ben o günlerde bu notu yazamayacak kadar bitap düşecegimden bu notu yazanın bir başkası olması gerekti! benim gibi hisseden ve yazabilen başka biri.

''
kış gelmişti
işte bugün anladım sonunda
hep sokaklardaydım ama bu gün anladım işte
kalbimde yer eden sızı ve yanagımda donup kalan gözyaşım
işte tam o anda anladım
anladım kış geldiğini o anda işte
ellerim morarmaya çoktan başlamış bile
nasıl da tutmuşum bugüne kadar o kalemi
ama ben hiç yazmadım ki
bir oğlan vardı yanında güzeldi
sen vardın oğlanın yanında çok güzeldin
o seni öptü sen onu öptün
unutulmuştum ki coktan ben
hiç cıkmadın ki ama aklımdan sen
ama güzel öptü seni
ben bile öpemezdim ki seni öyle
anladım 22 aralık 2010 günü saat tam 16: 37 de işte
tam da ossaat anladım ne 16:36 ne nede başka bir tarihte!

e.'ye son not! ''


e. nin büyüsü gözlerinde saklıydı ellerinde sihirli bir hayatın sıcaklıgı ve solugunda uuzn ömür vardı!

13 Aralık 2010 Pazartesi

bir gün daha gençleşmek

9 gün 12 saat 34 dakika
evden dışarı cıkmadım. hiç. sadece perdelerin arkasından sokağa kafamı uzattım defalarca. cokca seni düşündüm cokca üzüldüm. pişmandım cokca. kış da geldi hava ne denli sertti anlayabiliyordum bunu radyatöre yaslandıkca ve de daha sıkı sarıldıkca kahve fincanıma.

gözlerimi actıgımda saat sabah 7.09 u gösteriyordu. soluk bir hava karsıladı gözlerimi ve bir ugultu seslendi pencere altından sızan. sıcak suyumu hazırlayıp biraz kahve içtim mutfagın yolunu tuttuktan sonra. kahvem de coktu tütünüm de. şanslıydım. şanslı mıydım?
vaktin vakti kovaladıgı sıralarda uyuyup kalmıştım yeniden. gözlerimi actıgımda saat 12'yi az geciyordu cansever geldi aklıma. aklımdan şiiri gecirdim ve üstünde durmadım gecti gitti oı da akreple birlikte. ereksiyon halinde uyanmıştım kendimi rahatlatmalıydım ve öyle de yaptım. cok uzun sürmedi demek ki epeydir sevişmemiştim. en son seni sevmiştim ama kimsenin etine dokunmamıştım da!
perdenin arkasından hep yaptıgım seyi yaptım sokağa uzattım kafamı. sıcak suyum da var tütünüm de kıymet bilmek gerek en sertinden kahve ve en güzel sarılmış sigarayı kendim için yaptım.

zaman hem cok hızlı akıyordu hem de cok yavaş ilerliyordu. garipsedim birseyler okudum sıkıldım. bu havada sadece uyumak lazım. ışıkları  acmadım. cantamda  bir albüm buldum debussy clair de lune onu caldım. ses ve karanlık ve kayıplarda bir sofa üstünde uzanan ben. hiç cıkarmadıgım pijamalarımla. arada suya teslim etsem de vücudumu pijamalarım hep aynı kalırdı ve sanırım onların da biraz suya ihtiyacı vardı.
yaşasın üşengecism; yarına dedim. kapadım gözlerimi ve...
tarih yer değiştirecek. birgün daha geçecek ve ben 10 gün 9 saat 43 dk yı daha evimde geçirecektim.

10 Aralık 2010 Cuma

kahve falı tarifleri

 malzemeler

  • birkaç hayvan

    birkaç tipte insan

    bir tatlı kaşığı saçmalık

    bol miktarda hayal gücü

 

bir yerde

kartal bakıyor aşağıya bir de ne görsün domuz suratlı iki yüzlü cocuk iki yüzlü kadının arkasında koca burunlu adamla karsı karsıya bunu gören kambur önündeki kadının ensesinden bir gül koparır fırlatır baska kadına - sacları uzun rüzgarda savrulan cinsten hem de güzel cekici yürek hoplatıcı ve de kalbi onunla devekuşu basının üstünden oturan kara sakallı tıknaz adam tarafından koparılan- ama gül düşer devekuşun gövdesinde siesta yapan soytarı sapkalıya!! 

bir lemurla gelir küçük cocuk elinde maymun avlamıştır vampir balıgını bak sen su işe ve ütületmek için getirir dük bilmem kaçıncı henriye! derken gökyarılır bir gramafon uzanır ve baslar ankaralı turguttan neremi neremi ve cosmutur bir kere ahali durmaz yerinde valsler saraplar ayranlar ;çin yemegi eksik kalmasın gitsin gelsin üstüne macchiatolar! kartal iner mi aşagıya tüner bir ayının göbeğine! ıslıkla eşlik eder uzaktan bir çakal;almış ziyafetin kokusunu, tüyleri ağarmış belli ki leş kovalamak onu cok yormuş!


bir ejder yakar sigarasını güvercinin, ateşiyle , ateş öyle ateştir ki aşk alevlendirir aralarında. kuğular karpuzlarıkovalar kavunlar olmuş sahtekar! dünyanın yuvarlak olduguna inanmayan delikanlı mamutlar isyanda jakomat adını verdikleri grupla!



ama senin için taşmış her tarafı batırmış neyse üzme sen tatlı canını tuzlu suya koy patlıcanını


tuttuysan bir dilek olur  belediye diktiğinde yeni bir direk

9 Aralık 2010 Perşembe

giriş bir suç işlemek sartıyla ücretsiz

Çağlayan'da yükselen o eşsiz hizmet binası; Avrupa'nın en büyük adalet sarayı..

bu yüce yapıyı bizlere kazandıranlara şükranlarımı sunuyorum ve orada bulunmak için can atıyorum. aldığım son duyumlara göre iett bu görkemli binada ring seferleri başlatarak bina içinde ki ulaşım sorunu olmasını gidermek için çalışmalarına coktan başlamış bile. hat no; 34A

ayrıca binayı hür iradenizle gezmenizde mümkün. girişler ücretsiz fakat bunun için makul bir suc işlemeniz sartı bulunmakta. bence bu bina içinde olmak için suc işlemek bir sorun olmasa gerek! AVRUPA'NIN EN BÜYÜĞÜ.. ileride torunlarınıza bu bina içinde ki anılarınızı keyifle anlatabilirsiniz.

şimdiden yılda milyonların gelip gececegi tahmin ediliyor. diyecegiz ki kimler geldi kimler gecti...


ama eşsiz adalet saraylarımız adı verdiğimiz makyajlarla adaletin olmadıgı bir ülke olarak biz  DÜNYANIN 1 NUMARASI olacağız...